Tunçbilek’ de ikiz doğarak dört kardeşi altı yapmışız. Ezeli bir oyun sürecimiz oldu ve ebede kadar da gidecek. Annemizin karnında bile dünya macerası için oyun arkadaşıyla bekleşen fevkalâde şanslılardandık biz. İlk oyuncaklarımız dahi birbirimiz olmuşuz ki hiç öyle oyuncak bebek isteyen çocuklardan olmadık. Hatta oyuncak da istemedik. Hal böyle olunca birbirimizin bedenleriyle başlayan oyunlarımız yine en doğal malzemeler, çamur, taş, ahşap, kemik, kumaş, çer çöp ne varsa eklenerek büyüdü.
Okulla beraber hayatımıza ilk kez resim defterleri ve boyalar da girdi. Sevinç ve heyecandan ilk gün yarış halinde kocaman kabak gibi kafalar çizerek en fazla bir saat içinde tüm resim defterimizi bitirdik. Sağolsun öğretmenimizse istikbalde mesleğimiz olacak sanat eğilimimizi farketmek yerine hepsi pekiyi olan derslerimizin arasında tek resim dersimizden not kırmayı uygun buldu.
Belki de defter kullanmayı öğrenmek durumunda kalmak ilk sanatsal kısıtlanmamız oldu. Oysa varlık sebebimiz salt özgürlüğü deneyimlemek üzere kurgulanmıştı sanki. Bu konudaki hassasiyetimiz, kendimizi gerçekleştireceğimiz en isabetli alan olarak plastik sanatları işaret etti. Böylece benliğimizi bildik bileli en keyifli uğraşımız “oyun” hiç sekteye uğramadı. Hayal gücümüz, bedenimiz, aklımız birbirinden ayrışmadı. Çalışmalarımızda kullandığımız yöntem “oyun” kavramının hakkını verme çabasından başka bir şey değil. Oyunda samimiyet, gerçekdışılık, tatlı bir rekabet, zekâ, mücadele, hürriyet, keyif vs. birçok duygu açığa çıkar. Ve biz bulunduğumuz çağa tanıklığımızı, açığa çıkan bu oyun enerjisinin ruhuyla yapmaya meyil ettik. Belki de varoluşumuzun ağırlığını ancak bu işle ve bu şekilde sağaltabilmemiz mümkün.
Matematiği ve estetiği kusursuz bir evrende gözlerimizi açıyor ve büyüyoruz. Belki bilgi dağarcığımız, telaffuzumuz “güzel” i teorize edemese de aslında güzelin âlâsına yeterince içkindir. Zaten orana orantıya aşina gözümüz hakkı verilmiş bir sanat eserini hemen fark edecektir. O yüzden sanat eğitimi almış ya da almamış hiç kimse bir şeyleri elitize ederek en biricik variyetine estetik ve sanat görüsüne çekingen durup yabancılaşmamalı. Sanatçı da sanatsever de özellikle de hâlâ günümüz sanatında etkin; “kavramsal sanat” kavramının altında “kavrayamıyorum” ezikliğiyle kıvranmamalı. Herkes gerek üreterek, gerek izleyerek, gerekse kritik ederek bir şekilde sanatsal edime dâhil olabilir. Eser sadece yapım aşamasındayken üretene aittir. Ama sanatçı sergilemeye uygun görüp afişe ettiği andan itibaren gören bellek sayısı kadar başkalarına da aittir. Her yorumda, hatta her bakışta artık başka bir şeydir o. O yüzden tamamen yoruma açık bir meşgale içinde olan sanatçının üretirken birinci önceliği benliğinden dahi kopacak denli özgürleşmek olmalı.
Türümüz insan, hayatın her alanında mikro ve makro iktidarlarını kurma koruma ve devamlılığını sağlama adına dünyayı kasıp kavururken, bu yıkım sürecinde; dilleri, yerel kültür birikimlerini, doğayı, tahrip etme ve yok saymanın yan ısıra; cinsiyeti, inancı, etnisiteyi ve geleneksel farkları, iktidar edinme savaşlarının silahları haline getirmektedir. Bu çok ilginçtir ki, her şeye sahip olmak isteyen, açgözlü, mızıkçı, hileci, acımasız, yok edici, savaşçı insanın içinde; paylaşan, seven, hoşgören, yargılamayan, derinde uyuyan ve üstü sımsıkı örtülmüş bir “k-öz” de vardır. Potansiyelimizdeki bu diyalektik çelişki de bizi adeta beslenmek için kendi kuyruğunu yiyen yılana çevirmiştir. İnsanın özüne felç inmiş, neticede varoluşunun amacını yitirmiş, aydınlıkta kör olup yolunu kaybetmiştir. Bu zayiliğinde benliği teknolojisine paralel gelişememiş insan, güdük ve vahşi kalmış, korku boşluğunda kaybolmuştur. Tüm bu karamsar tablonun yanı sıra; barışa eşitliğe adalete doğaya farklılıklara sahip çıkan tüm ötekileştirmelerin karşısında durabilen inisiyatifler de vardır ve umut vericidir. Bizi biz yapan eylemlerimiz, tüketim alışkanlıklarımız, değerlerimiz, inançlarımız, kültürümüz vesairedir. Sanat aktif olarak bu dışlama ve ötekileştirmedeki sağduyusuz yaklaşımları ortaya çıkarıp, daha barışçıl bir çözüm üretebilme gücüne sahiptir. Bu sebeple ki hayat ve sanatın iç içeliği, estetik ve güzellik arayışından ziyade zorunlu bir ihtiyaçtır, ELZEMDİR…
This keeps players glued to their monitors to make sure they don’t miss a
thing. The sequel to the popular business simulation game packs in more
airports, airplane models and has a completely revamped interface.
You will be astonished to know by the fact that you can even play online poker without depositing any money.
There are many free computer card games available on the Internet for legal downloading.
Undigested fat and food objects are thrown away quickly thus assisting you
to eliminate the inches approximately your belly.
In recap the eight foods to eliminate from your pregnancy food plan are-.
For a list of Buffalo’s best Farmer’s Markets and organic produce
check out localharvest.